19 Mayıs 2013 Pazar

BİR CUMARTESİ ÇOK ERKEN UYANMAK


Dikili'de güneş yükselmeden ve doğa uyanmadan önce denizin üstü çarşaf gibidir. Dalgalar kıyılarda gün boyu dövünmekten yorulmuş ve  tüm balıklarını uyutmaktadır. Hafif bir meltem ise gecenin ağır sıcağını dağıtmak için tüm soluğunu harcamaya başlar. Sonra akşamdan kalma bir gece balıkçılı ya da erkenci bir martı sezilir alacakaranlıkta... Amaçsız, kararsız bir o yana bir bu yana süzülürler… İşgüzar işgüzar kanat çırparken birden durulur ve suya konarlar. Asıl amaçları şimdi başlayacaktır…

Çok uzaklardan bir takanın patpat sesi denizi yarıp limana ulaştığının habercisi.…Çamlardan dağılan ve güneşin doğuşunu ilan eden kumru sesleri öylesine karışıyor gecenin son saatlerine…Sonra bu manzaraya kıyıda böcek gagalayan bir deniz kırlangıcı ve kaldırımdaki çöpleri karıştıran aç bir kedi katılır… Ağaçlar kıpırtısızdır, yaprak oynasa sanki bu fotoğraf bozulacak gibi…

Kim bilir kimler uyanık, ellerinde sıcacık ekmeklerle bir fırıncı, bereketle yüzü gülen bir balıkçı, gözünden uyku akan bir gece bekçisi ya da kuytularda salınan güzellikleri hafızasında resimleyen biri…

Bu resmi sözcüklerle çizmek gerek deyip sabahın bu vakti yazıyorum. Sabahın  çiği ağaç gövdelerinin taze ıslak kokusunu burnumun dibinden ayırmıyor. Bir yandan baygın iğdeler, portakal çiçekleri, hanımeli derken sonra neden gözüm baharla keyiflenen sardunyalarıma takılıyor. Mevsimlerin gelişini takvimlerden önce onlar söyler hep bana.Seviyorum onları. Gece de dokunuyor onlara yapraklarının keskin kokusuna bulanıyorum… Gün başladı diyor ağustos böceklerinin başlayan mesaisi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YORUMUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER HEP BİZİMLE KALIN...